
Her acının ardından, acıtan her ne olursa olsun bu şarkıya koşarım. Başın ağrımasında acilen aranan ağrı kesici gibi.
Ne de güzel teselli eder “küçüğüm” sözü… Küçüğüm… Daha çok küçüğüm… Uzun zamandır hem de epey uzun zamandır dinlemediğimi fark ettim, karanlık çökünce dilime dolanıverince bu şarkı…
Küçük müyüm hala? Aynaya baktım uzun uzun. Yüzümde “küçüklüğümün” masumiyetini bulamadım. Gözlerimi kapattım, koparttım aynadan kendimi. Göz kapaklarımın ardındaki bana baktım. Ve yineledim… “Küçüğüm daha çok küçüğüm…” Küçük olmak öğretilmiş bana. Küçük olmaya alışmışım… Doğum yılımdan kalan kâr kaç olursa olsun ben küçüğüm… Ne olur büyümeyeyim…
Küçüğüm… Daha çok küçüğüm…
Ne kadar daha acıdığım zaman bu şarkının ardına saklanacağım? Ne kadar daha kamufle edeceğim kendimi?
Küçük müyüm hala… Kapatıyorum gözlerimi… "Küçüğüm daha çok küçüğüm”…
Küçüğüm daha çok küçüğüm Bu yüzden bütün hatalarım Öğünmem bu yüzden Bu yüzden kendimi Özel önemli zannetmem Küçüğüm daha çok küçüğüm Bu yüzden bütün saçmalamam Yenilmem bu yüzden Bu yüzden kendime hala güvensizliğim Ne kadar az yol almışım Ne kadar az Yolun başındaymışım meğer Elimde yalandan kocaman rengarenk Geçici oyuncak zaferler Küçüğüm daha çok küçüğüm Bu yüzden bütün korkularım Gururum bu yüzden Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım Küçüğüm daha çok küçüğüm Bu yüzden sonsuz endişem Savunmam bu yüzden Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder