
Çabuk geçiyorsa zaman tadına doya doya yaşamalı…
Sevdanın bahçesinden geçerken aldığım koku sevdalımın kokusu mudur?
Yoksa o koku sevdanın esas kokusu mudur? Herkes bilir mi sevdanın kokusunu? Yani sevdanın bahçesinden geçen ve orayı mesken tutan herkese gelir mi bu koku?
Sevdanın kokusu var mıdır ki? Sevdanın kokusunu o *rayiha’ya dönüştüren sevdalılar mıdır?
Sarhoş edebilme yüzdesi bu kadar mı yüksektir bu rayihanın? Başta dönme, yüzde daimi gülümseme, yürekte dinmeyen bir kıpırtı, gözlerde ışıltı…
Ey Sevda sen bu kadar mı güzel kokardın? Doyum olmazmış tadına, sadece sanardım… Doyulmuyor, doyulmasın da be Sevda kokuna…
Baştan aşağı yıkandık rayihan ile…
Baştan aşağı koktuk sen diye…
Baştan aşağı kesildik sevda ile…
Şimdi bu bahçe bizim bahçe, bu kokan bizim koku…
Bundan böyle “sevda” bizim adımız…
-----
* rayiha;
tat alma ile koku alma arasında bir "his"setme...
rayiha;
bir cezbe hali...
kokusundan lezzeti hakkında fikir sahibi olabilme yetisi...
rayiha;
adı umut olan bir meyvenin ağız içinde dil ile nefes borusu arasında bıraktığı o eşsiz duyu...
Canındır…
Kanındır…
Aynı karında yattığındır…
En büyük kavgaları yaptığın ama kılına zarar gelse canın acıyacağıdır.
Hep yanında ya, hep senin ya o; anlamazsın öyle çok kıymetini. Anladım zannedersin, arada jestler yaparsın, gider kocaman sarılırsın yetermiş gibi gelir.
Yetmez, ne yapsan, ne etsen yetmez. Senden bir adım uzağa gitse oturur içine o kahrolası taş, düğümlenir boğazına o lanet düğüm ağlarsın. Acizce ağlarsın…
Nasıl da sahiplenir bir ağabey kız kardeşini. Bağrına basma denmez ona, yarar göğsünü içine saklar.
Ağabeydir o ya! “Ah” dese kardeşi, dayanamaz ki…
Ağabeyimsin sen benim… Aynı karında yattığım… Acılarımda ellerimden ilk tutan, en sıkı tutansın…
Mutluluğumda gözlerimin ilk aradığı…
Canımdansın sen…