Bitti ve üzerinden günler de geçti Aziz Valentine’i doludizgin anılan gün…
Büyümeden önce “o gün” Sütkuzenim ile çıkar gezerdik, tüm sevgililerle dalga geçerek:)
Büyüyüp de “sevgili” kelimesi varlığı ile ya da yokluğu ile sol tarafımızda bir yerimize inceden inceye dokunmaya başladıkça bu buluşmaları unutur olduk. Beraber aldığımız bir karar değildi ama sanki anlaşmışız gibi bir anda kestik 14 Şubat yaklaşmaya başladıkça birbirimizle plan yapmayı.
Sütkuzenim ile buluşup gezdiğimiz sıralar dikkatimi 14 şubatı sadece “liseli” ve “yeni üniversiteli” gençlerin kutladığı çekmişti… “Ayağa düştü canım bu 14 Şubat iyice” dedirttiriyordu.
Bu yıl 14 Şubat’ta mecburiyetten dışarı çıkmam gerekti. Şöyle etrafıma gelene geçene baktım da elinde güller olan hanımlara, eşine hayran hayran bakan beylere, kol kola girmiş, el ele tutuşmuş çiftlere… 14 Şubat’ın reklamı bu sene daha da etkili yapılmış ülkemde. Yaş ortalaması artmıştı. Hatta 60 yaşlarında bir çift bir avm’de sevgililer günü dolayısıyla yapılan etkinlikte bir yarışma için sahnedelerdi. Onlardan bir önce de liseli çift çıkmıştı sahneye:)
Hayatın gitgide “maddesel” bir döngüye girdiği, ekonomik krizler, garip hastalıklar, yapay besinler, daha çok metaryelle geçen hayatımızda insanlar “maneviyat”a acıkmışlar çok belli… 14 Şubat’ı, Aziz Valentine’in ruhunu şâd etmek için değil de beraber vakit geçirmek için bir bahane olarak gördüğümüzü fark ettim. Dedim ya “bu sene 14 Şubat’ın reklamı daha etkili yapılmış” diye. Belki eskisinden daha fazla yapılmadı reklam ama tam da yerinden vurdular insanları. “Bari bugün birbirinize sevdiğinizi söyleyin.” Hiç olmazsa bugün, hiç olmazsa birgün…
Dün 14 Şubat’a ters pencereden bakan bir söyleşideydim.Aşkı ve sevgiyi anlattılar farklı kollardan. Turuncu Dergisi yazarlarının katıldığı söyleşi sonrasında hafızamda kalan cümle “Sevgililer günü, Leyla ile Mecnun’unu artık kaybetmiş bir dönemin günüdür.” oldu. Bu cümleyi –fazla değil- 1 gece uzun uzun düşünün. Çok derin manalar çıkacağına eminim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder