sayfalar

19 Ocak 2010

Pazartesi Sabahı

Ve bir pazartesi sabahı daha…

Gözlerde tatilden kalma mahmurluk, biraz da hafta sonu bomboş kalmanın neticesi kafayla konuşmanın sersemliği… Demek ki bundan böyle hafta sonlarını boş geçirmemek lazım. Sabah kalkarken yollarda üşüyüp yorulacağımı ve işten hiç keyif almayacağımı düşünüyordum. Keyfimin yerine gelmesi için anneannemin bizde olması çok büyük bir şans. Hemen odasına koşup kocaman bi öptükten sonra yavaş yavaş gün aydın olmaya başladı:)

Haberler de güzel bir müjde verdi. (ben müjdeyi görememiş olsam da) Ankara’ya ilk kar bu gece düştü… Televizyonda Ankara sokakları bembeyaz ama balkonumdan hiç kar görünmüyor :( kar her zamanki gibi yine kıyağını Çankaya’nın tepelerinde olanlara çekti…

Arabasızlığımın bilmem kaçıncı gününü kutlarken otobüs peşlerinde koştura koştura işe doğru yola koyuldum. Son otobüsümden de indikten sonra binayı görünce içimi bir sıcaklık sardı. Geçen sene bu zamanları düşündüm. Hafta sonlarından sonra ne çok özlerdim işimi… Yolun karşısına geçip masama oturmak için sabırsızlanırdım. İçim kıpır kıpır olurdu. Şimdi bu asık surat için sebep ne? Değişen ne? Hiçbir şey!

Ben yine işine aşık, çalışırken yüzü gülen biriyim. Ben değil miydim bu iş için ne savaşlar veren? Ve sen değil miydin beni bırakmamak için önüme ne fırsatlar seren… O halde ne sen beni bıktırabilirsin, ne de ben senden vazgeçebilirim…

Ben geldim:) Günaydın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails