Eylül…
Sen de mi büyüdün artık? Daha bir olgunsun sanki. Eski deliliğin, heyecanın yok. Yaza daha çok boyun eğer gibisin...
Böyle değildin sen eylül; sonbaharın ilk göz ağrısıydın. Adın duylunca başlardık toparlanmaya, tedbirler alırdık. Seni en güzel şekilde karşılamak için hazırlıklara başlardık. Ne oldu be eylül? Ne seni bu hale getirdi? Yazdan kopamaman, bu cesaretsizliğin niye? Gün geçtikçe saklanıyorsun yazın arkasına… Her yıl bir parça daha…
Korkuyorum eylül… Bir gün gelip tamamen yaz olacaksın diye korkuyorum eylülüm… Ben her sabah ağlayarak uyanan eylülü istiyorum. Erkenden çıkayım sokağa ağlayan eylülümü pışpışlayayım; güldüreyim yüzünü. Akşama doğru bir yelek koşturayım sırtına.
Ağlamıyorsun artık eylülüm… Büyüdün de alıştın mı hayata? Gözyaşlarını özledim, gözyaşlarınla yıkanmayı özledim… Onları dindirmeyi özledim eylül…
Şimdiyse ne yüzün gülüyor eylül, ne de ağlıyorsun. Yorgun, bunalmış oturuyorsun köşende. Ne hızlıydın sen zamanında. Hareketinin rüzgârından yer yerinden oynardı. Yetişmek mümkün müydü sana? Bir geçtin mi yanımızdan bir an bile düşünmeden “eylül bu” derdik, “geldi işte”. Bizi bizden alıp götürürdün… Senin bu hızın, tam aksine biz de bir teslimiyet oluştururdu; bir sakinlik bir dinginlik. Heyecanını izlemek yeterdi bize evimizin kapalı camları ardında. Sokaklar senin esip gürlemenle dolup taşardı…
Sonbaharı sırtlardın. Alırdın omuzlarına ekime kasıma teslim ederdin. Sonbaharı ekime kasıma sen alıştırırdın. Şimdi yaz seni alıyor omuzlarına. Yaz tuttumu elinden teslim oluveriyorsun hemen, sığınıyorsun kucağına!
Sen sonbaharsın eylül! Sen sonbaharsın. Yaz yakışmaz sana. Yakışmıyor da eylülüm. Yaz hoyrattır. Dalgacıdır yaz. Hep güler yüzüne, gerçekleri göstermez. Yapma eylül kanma bu kadar ona. Sonbaharın boynu bükük görmüyor musun? O senin sonbaharın…
Eylül… Ağlıyor musun ne? Ağla eylülüm ağla… Geldin ya kendine, buldun ya özünü… Bu yakışır sana… Ağla sen eylülüm, ben güldürürüm yüzünü…
Sonbaharına hoş geldin eylülüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder