İçten içe bir yeter çığlığı! Zamanı geçmiş bir çığlık, çoğunluğunu yitirmiş, gücünü bitirmiş, umudunu kesmiş öylesine bir yeter çığlığı…
Böyle mi sonuçlanacaktı direnişler?
Bir bir vazgeçtik davamızdan!!!!
Davamızın ne olduğunu unuttuk, bu işin davası yok gibi alıştık herşeye…
Şimdi ben ağlarken ucundan taviz vermemek için daha doğrusu verdiğim tavizleri azaltmak için çırpınırken; davadaşım sandığım, çırpınışlarımı “olayı büyütmek” olarak nitelendiriyor!
Yorulduk… Yoruldum ve biliyorum ki benden bizden daha çok yorulanlar var…
Dava için savaşmaktan değil; dava için savaşırken bir bir yalnız kaldığımız için yorulduk ve bir bir yalnız bıraktığımız için yorduk!
Tavizler zincirinde öyle yalancıktan bir dünya kurduk ki bir kısıtlamanın içinde değilmişiz gibi yaşamaya başladık.
Onların dediği gibi gerçekten suçlu saymaya başladık kendimizi…
“Ben bunu seçtiysem sonuçlarına da katlanmalıyım” ı empoze ettiler hayatımıza, biz de boyun eğdik kuzu kuzu.
İslamın gereği olduğunu unuttuk, sosyal bir sınıfın tarzı olarak kabullendik duruşumuzu. Kişisel bir tarz dedik çıktık ortaya!
Şimdi oturmuş siz halledemediniz bu problemi o halletsin diye ahkâm kesiyoruz…
Peki, biz bu problemin düzelmesini hakettik mi?
“Rabbim 2 yıl savaştım, 3 yıl da dua ettim ben üstüme düşeni yaptım” üstümüze düşen görev bu kadar mıydı?
“Ben senin kulundan korktum, kılıfına uydurdum, Allah affeder dedim tavizler denizine daldım! Bu hayatı senin bana verdiğini unuttum, geleceğimin olup olmayacağının senin elinde olduğunu unuttum, kariyerimi bir saniyede hiç olmamışa çevirecek büyüklüğünü anlamadım! Hayatım için, geleceğimi kurtarmak için, kariyer yapmak için senin emrini kulak ardı ettim. Şimdi oturup bu işe bir çözüm bulamayanları mı suçlayayım kendimi mi?”
Rabbim ya hatamız haddinden büyük bu çile gitmiyor başımızdan ya da çektiğimiz çile sonunda vereceğin mükafat büyük bitmiyor bu sınav!!!
Rabbim senden gelen herşey güzel; bu yokuşların inişlerini de hayr eyle!! Bizim gözümüzü de gönlümüzü de artık açık eyle!!
Böyle mi sonuçlanacaktı direnişler?
Bir bir vazgeçtik davamızdan!!!!
Davamızın ne olduğunu unuttuk, bu işin davası yok gibi alıştık herşeye…
Şimdi ben ağlarken ucundan taviz vermemek için daha doğrusu verdiğim tavizleri azaltmak için çırpınırken; davadaşım sandığım, çırpınışlarımı “olayı büyütmek” olarak nitelendiriyor!
Yorulduk… Yoruldum ve biliyorum ki benden bizden daha çok yorulanlar var…
Dava için savaşmaktan değil; dava için savaşırken bir bir yalnız kaldığımız için yorulduk ve bir bir yalnız bıraktığımız için yorduk!
Tavizler zincirinde öyle yalancıktan bir dünya kurduk ki bir kısıtlamanın içinde değilmişiz gibi yaşamaya başladık.
Onların dediği gibi gerçekten suçlu saymaya başladık kendimizi…
“Ben bunu seçtiysem sonuçlarına da katlanmalıyım” ı empoze ettiler hayatımıza, biz de boyun eğdik kuzu kuzu.
İslamın gereği olduğunu unuttuk, sosyal bir sınıfın tarzı olarak kabullendik duruşumuzu. Kişisel bir tarz dedik çıktık ortaya!
Şimdi oturmuş siz halledemediniz bu problemi o halletsin diye ahkâm kesiyoruz…
Peki, biz bu problemin düzelmesini hakettik mi?
“Rabbim 2 yıl savaştım, 3 yıl da dua ettim ben üstüme düşeni yaptım” üstümüze düşen görev bu kadar mıydı?
“Ben senin kulundan korktum, kılıfına uydurdum, Allah affeder dedim tavizler denizine daldım! Bu hayatı senin bana verdiğini unuttum, geleceğimin olup olmayacağının senin elinde olduğunu unuttum, kariyerimi bir saniyede hiç olmamışa çevirecek büyüklüğünü anlamadım! Hayatım için, geleceğimi kurtarmak için, kariyer yapmak için senin emrini kulak ardı ettim. Şimdi oturup bu işe bir çözüm bulamayanları mı suçlayayım kendimi mi?”
Rabbim ya hatamız haddinden büyük bu çile gitmiyor başımızdan ya da çektiğimiz çile sonunda vereceğin mükafat büyük bitmiyor bu sınav!!!
Rabbim senden gelen herşey güzel; bu yokuşların inişlerini de hayr eyle!! Bizim gözümüzü de gönlümüzü de artık açık eyle!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder