Ne kadar güzelsin lale, ne kadar zarif… Bakmaya doyamıyor gözler. Sen de farkındasın, daha da bir güzelleşiyorsun gözler sana döndükçe…
Ne kadar umutlusun lale… Güneş hissettirmeye görsün kendini hemen açıyorsun yapraklarını hevesle. Baharın haberini alır almaz güneşine kavuşmak için zorluyorsun toprağını, umutla koşuyorsun yeryüzüne…
Rengin ne kadar güzel lale… Ne kadar canlı. Nekadar can alıcı. Hazan görmemişsin sen hiç lale, rengini soldurmaya yetişememiş hiçbir hazan…
Sabırlısın lale… Her baharı bekliyorsun. Her bahar “yine yeniden” diyorsun hayata. Usul usul, acele etmeden şaşırtıyorsun bizi. Tadını çıkartıyorsun havaya ve güneşe ulaşabildiğin her anın. Telaşeyle değil ama… Yavaş yavaş, sindire sindire… Sanki bahara kadar soğanında bekleyen sen değilsin. Nasıl sabırlısın lale… Nasıl bu kadar sabırlısın…
Ahh lale… Ulaşabilsem sana. Olabilsem sen gibi. Ahh lale “pembe”n kadar heyecanlı, “kırmızı”n kadar can alıcı, “sarı”n kadar iç açıcı ve “beyaz”ın kadar masum… Beyaz kadar masum, beyaz kadar saf, beyaz kadar sade… Beyaz… Beyaz lale… Ahh olabilsem ben de bir “beyaz lale”.
Lalezardaki tek “beyaz lale”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder